Çek, lehtara veya çekin hamiline kayıtsız ve şartsız üzerine yazılmış olan bir bedelin ödenmesi için havaleyi bulunduran ve çek hesabının bulunduğu muhataba hitaben yazılan bir kıymetli evraktır[1]. Hukukumuzda çek, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile 5941 sayılı Çek Kanunu’nda[2] düzenlenmiştir. Kambiyo senetlerinden biri olan çek, birtakım özellikleri ile poliçe ve bonodan ayrılmaktadır. Çek, poliçe ve bononun aksine bir kredi aracı değil, ödeme aracıdır. Kanun gereği çek, görüldüğünde ödenir ve çek üzerine yazılan kayıt veya vade yazılmamış sayılır[3]. Ancak, ülkemizde çekler genellikle ileri tarihli olarak düzenlenmekte olup çekin üzerinde yer alan düzenlenme tarihine kadar çek ödenmez. Bu nedenle, çek çoğu zaman ülkemizde ödeme aracından ziyade bir kredi aracıdır[4].
Kıymetli evrak olan çekin ödenmesi için muhatap bankaya ibrazı zorunludur. İbrazın usule uygun olması için çek fiilen muhataba ibraz edilir. Çekin muhataba gösterilmesi yeterli olmayıp, ibraz süresi içerisinde kanuna uygun olarak ödenmek üzere teslime hazır bir şekilde hamil tarafından ibraz edilmesi gerekir. Bu nedenle, çekin ödenmesi için yapılacak olan ihbar, faks veya başka türlü bir bildirim geçerli bir ibraz olmayıp, muhatabın ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Çek kanunda belirlenen ibraz sürelerine ve ibraz yerine uygun olarak muhataba ibraz edilmelidir[5]. Çekte ibraz, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 795. ve devamı maddelerinde ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesinde düzenlenmiştir.
[1] Ayli, Ali / Yardımcıoğlu, Didem: “Çekte Düzenleme Tarihi ve Önemi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, C. 16, Özel Sayı, s. 3196.
[2] 20.12.2009 tarih ve 27438 sayılı RG.
[3] TTK m. 795.
[4] Yıldırım, Ali Haydar: “Türk Hukukunda Vadeli Çek ve Bunun Doğurduğu Sonuçlara İlişkin Bazı Tespitler”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y. 2017, C. XXI, S. 4, s. 92.
[5] Öztürk, Sinan: “Çekte İbraz”, Yargıtay Dergisi, Temmuz 2001, C. 27, S. 3, s. 528.